Bi gün bi mail geldi. Maile göre basın bülteni yazabilecek biri gerekiyormuş bir ajansa. "ilanınız ulaştı ben de uygun olduğumu düşündüm" diye cevapladım ben de. Aslında bi staj başvurusuydu bu. Yani CV falan eklemem gerekiyodu normal şartlar altında. Ama ben, unutmuştum. Unuttuğumu ise birkaç gün sonra pelin sorunca fark ettim. Bunu fark ettikten hemen sonra ben de bu başvurudan geri dönüş beklemeyi bırakmıştım zaten. Ama Murphy yine haklı çıktı ve ben beklemeyi bıraktığım zaman, döndüler.
Okul çıkışı gittim görüşmeye. Elimle koymuş gibi bulamadım; çünkü ben o şanslı insanlardan değilim. Ama bulmam zor olmadı. Oturdum, bekledim biraz. Hani zaten bi heyecan var üstümde, orası tamam, normal. Ama ben sabahtan beri bişi yememiştim. Nesi var bunun demeyin, karnımın tam olarak hangi ara guruldayacağını bilemiyor oluşum beni yedi bitirdi.
(- Evet selin hanım, sizce en zayıf kişisel özellikleriniz nelerdir?
- gaaarrh guuurrh viiiiihy .. ee şey, benim...karnım.. :( )
Ne böyle klasik sorularla dolu bi görüşme oldu, ne de karnım guruldadı. Gayet rahat görünen iki kişi geçti karşıma, kah güldüler efendime söyliim kah sorular sordular kah mandalina yediler, kah bana ikram ettiler.. Böyle eğlenceli bi görüşme olmuştu. "Mandalinaları aldın mı?" diye soracak olursanız, "almadım" karnım toktu çünkü. heyecan karın doyurur bilirsiniz. Aaaa!! giderken yanıma yolluk niyetine verdikleri iki mandalinayı da söylemeden geçmiim.
Bu arada görüşmede bloglarımın adresini vermiştim ama onca işlerinin arasında bunu okuyacaklarına ihtimal vermememin haklı rahatlığı var üzerimde.
Görüşmem bitti. Ben, evime seyahat için yollardayım hatta 3. ve son aracıma binmişim.. Mandalinamın ikincisini yeni soymuşum, kabuklarını atacak yer arıyorum... Telefonum çaldı ve görüşmenin olumlu olduğu söylendi. Telefondaki ses "biliyorum erken oldu" derken o kadar haklıydı ki..."o kadar erken ki ben daha evime dönüş yolundayım"...
Ve böyle başladı işte Sodamedya maceram.. Çok ani oldu derken, gerçekten ani oldu. Eski sinema.com ve şimdiki gencsinema.com 'un (ve dahası) ebeveynleri onlar. ebeveyn demek istedim çünkü ilk gittiğim gün, 4 kere "acıktın mı" sorusuna maruz kaldım :) görüşme günkü açlığım malum olmuş herhalde ehe ehe. ..eh, hal böyle olunca, üstüne bir de sinema işin içinde olunca ben kendimi cennete düşmüş saydım -şimdilik- .
Masa ve bilgisayarım var mesela. Bu bi stajyer için büyük nimettir bilen bilir. Ben ki ilk gün sandalye olmadığı için neredeyse tüm günümü ayakta geçirmiş bir staj deneyimine sahip olan biri olduğumdan, oturduğum sandalyenin bile kıymetini bilirim... Ama hala, kime ne şekilde hitap edeceğimi bilemiyorum. Ne kötü bi şeydir bu. Yakın zamanda yardımlarını isticem. Hatta istedim bile: - "Yaa,, bi de şey,, ben size nasıl hitap ediim ? bi bilemedim ben ne diceemi? " evet. bunu dedim. Ben, "bilmem istersen bey de istersen abi" diye bi cevap beklerden ; "bilmem, istersen abi de istersen adımla hitap et" olunca dedim ki selin, burası benzemiyor diğer yerlere :)
Kısmet bir açılınca devamı geliyor.. Hep böyledir zaten hee...Biriyle çıkmadan mel mel etrafta dolaşırsınız, ne zaman ki biriyle çıkmaya başladınız allaaaaa meğer ne çok varmış sizi beğenen.. pff.. Bu da öyle oldu. Bu sefer de okulda başka bir iş çıktı.
Bakalım.. takarak aşk kanadımı çok yakında başlayacağım... http://j.mp/fo6uzr
o değil de stajyerlikten de emeklilik olsa ya...
12 Aralık 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)