20 Mart 2011 Pazar

ÜDS bitti. Sıradakiiiiiii !

Aah aah… Birkaç saat önce çıktım ÜDS’den. Yanıma iki Fatih sınav kalemi ve Pelikan silgi kâr kaldı. Kalemtıraş kalamadı çünkü unuttum onu :(

Ya geçen sınava da girmiştim ben ama harcı yatırdıktan çoook zaman sonra olmuştu sınav. O yüzden ben bu seferki sınavı – bana göre diğer sınavın rövanşını- da mayısta sanıyordum. Geçen pazar öğrendim bugün olduğunu, tesadüfen. Oysa planlarım vardı ÜDS için. Böyle bir ay önceden falan çalışmaya başlarım diyodum, tüm çıkmış soruları adamakıllı çözerim… Düşünün yani fazlasıyla motive etmiştim kendimi. Oysa sonrasında kendimi 1 haftalık hızlandırılmış çalışma seansında buldum. 3 saatlik sınavları bir buçuk saatte çatır çatır çözdüm. Artık son güne geldiğimde bu çalışmalarımın karşılığını almış ve ilk günlerde çıkardığım yanlıştan tam 2 tane az yanlış çıkarmıştım… Kendimdeki bu gelişmeyi görünce tabi, ister istemez kendimle gurur duydum.

Ben kendimle gurur duyarken öte yandan babam da benimle gurur duyuyordu. Hayır, sınavın hangi tarihte olduğunu bilmediğim için değil. Bunun için olsa olsa utanç duyardı. Söylemedim o yüzden ona. Uzun süredir bu sınava çalışıyormuş izlenimi verdim. Şunun için: Ben pedagojik formasyon alıyorum, söylemişimdir daha önce. Hayır, öğretmen olmak istediğim için değil. Zaten şunu söyleyebilirim ki o formasyonu alan kimse öğretmen olmak istediği için almıyor aslında. “Altın bilezik, bir gün olur kullanırım, kullanmasam da dursun bir kenarda, böyle bir fırsat verilmiş neden kullanmayayım” mantığı ile alıyor. Ya da benim gibi babaları dediği için. Onun bu sene, yani son senesinde stajı var. Hayatımın stajyerliğe ayrılmış olan geniş bir bölümüne öğretmenliği de ekledim kısaca. İşte babam bunun için benimle gurur duyuyor.Hani anlamıyorum bazen gerçekten. Bu zamana kadar o kadar yerde staj yaptım hiçbirine bu kadar sevinmedi. Ama öğretmenlik… Kutsal… “Vay be! Kızım öğretmen oluyo ha! Vay be! ” Valla bilseydim ben öğretmen olunca babam bu kadar çok sevinecek sırf onun için lisemi terk eder öğretmen olurdum. (böyle de severiz babayı)

Aaa ben bi de şeyi yazmayı unuttum. Ofisten S. abi sağolsun bana Mehmet Açar‘ın verdiği karşılaştırmalı film analizleri seminerini ayarladı -ben istedim diyee…- Mehmet Açar’ın asistanı olcaksın dedi. Düşünsenize, ben zaten bu seminere gitmek istiyorum o ayrı, ama ‘Mehmet Açar’ın asistanı olcaksın’ı duymak apayrı. Tabi ben asistan deyince elinde not defteri Mehmet Açar’ın yanında bi Selin hayal ettim, nasıl heyecan of. Halbuki şey, getirdiği DVD leri takıcakmışım falan. Hani Erman Toroğlu “oynat Uğur” diyodu ya heh işte o seminerin “Uğur”u da ben olacaktım… Yaa hayııır, hayal kırıklığı falan değil. Çünkü lise yıllarında tanıyıp bu zamana kadar sevdiğim birine bu kadar yaklaşıyo olabilmek gibi bi fırsat olarak gördüm ben bunu. Gittim tabi.

Olay Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezinde geçiyo. Ben bi kere orada 11 de olabilmek için bayaa erken buradan yola çıktım. Erken gittiğim için de yarım saat falan sahilde oyalanmak zorunda kaldım. Sonra kampüsün içine girdim ve kaç kilometre yukarı yürüdüm bilmiyorum. Ter-su içinde oraya vardım. Sonra yapacağım işi öğrendim ve Mehmet Açar’ı bekledim. Tanıştık. Bana artık “Selin” diyo. Evet. Sonra ben 11′den 3′e kadar ayakta durarak -burası önemliydi-, “duralım” “devam edelim” komutları eşliğinde filmler izleyip, Açar’ı dinledim. Bu kadar. Aldığım seminerle, Açar’ın kurduğu “Selin” li cümleler de yanıma kâr kalmış oldu. Daha var. Daha 5 hafta daha gideceğim, evet.

Biraz önce de değindiğim ve neredeyse her yazıda da değindiğim üzere ben çok uzakta oturuyorum. O kadar uzak ki aylık akbilim geçen ay bana yetmedi. 1 ayın dolmasına 1 hafta kala aylığım bitmişti. Şimdi bu bilgi cepte. Bi de buraya metrobüs geliyo ve kazı çalışmaları bilmemne bir sürü trafik oluyo. Bu bilgi de cepte kalsın ve TA TAAAM : Ben yurt arıyorum. Evet. Evimden bir an önce İstanbula yakın bir yere gitmek için dilekçemi verdim ve eğer de olur da inşallah gidersem devletimin bakımsız yurtlarından hayatıma devam ediciiim. of. ne heyecan. ciddiyim.

Böyle geçti son günlerim. Artık ÜDS gibi bi kamburdan kurtulduğuma göre daha mutlu sayabilirim kendimi.

Veee ÜDS’deki tüm hatalarım size gelsin : My mistakes were made for you

Son olarak filmlerim.com açıldı. Evet.

Tüm arkadaşlarıma, burayı okuyanlara, sinemaseverlere, sevmeyenlere, sevebilecek potansiyeli olanlara buraya üye olmaları gerektiğini bildirmek istiyorum. Hatta benim adım cubalap. Beni bulun arkadaş olalım falan. Neden? Çünkü ben orada çalışıyorum. Ve siftahı arkadaşların yapması güzeldir.

Seviyorum.

Mükemmel İnsanlar, Mükemmel Hayatlar…

Var di mi sizin de hayatınızda mükemmel insanlar ?

Kıskandıklarınızı değil de, her şekilde karşılarında 1-0 yenik hissettiklerinizden bahsediyorum. Hani ne yaparsanız yapın, her zaman daha iyisini yapmış/yapıyor/yapacak olanlardan…

  • Uyanamadı ve dersi kaçırdı, zaten o konu basittir ya da o konuyu biliyordur ve sen de sabahın köründe boşuna derse gelmişsindir. (keşke gelmeseydin di mi :( )
  • Biriyle çıkmaya başladı, çok mutludur, çünkü zaten herkesin hayatında “özel” biri olmalıdır. (E ama senin yok.. :( üzülme.. ya da.. üzül) Sevgilisinden mi ayrıldı ? Off, en güzeli zaten yalnızlıktır, hayatındaki “özel” biri senin ayağına dolaşan birinden başka biri değildir çünkü. “-Hala bir “sevgilisi” olanlar o hayata nasıl dayanıyorlar?” (E sen de yeni bulmuştun ama :( … olsun, üzülme .. ya da üzül.)
  • Gönderdiği iş başvurularının hiçbirine dönüş olmadı, o da zaten onlara “öylesine” başvurmuştur ve zaten bünyesinin biraz tatile ihtiyacı vardır, hem çalışmak istemiyordur da zaten. ( Evet evet sen de çalışma, sana da bir tatil iyi gelecektir.) Sonra iş başvurularının birinden geri dönüş oldu, en güzeli çalışmaktır zaten, evde oturarak zaman mı geçer, hem tecrübe hem de para her zaman iyidir. (Ne oldu, keşke sen de çalışsaydın :( )
  • Güzel bir okula giremez, ama zaten o güzel okulları istemiyordur, gittiği okulun hayalini kurmuştur, çünkü gittiği okul diğer okullardan daha iyidir. (Keşke sen de oraya gitseydin :( ) Güzel bir okula girer, çünkü zaten başarılı biridir. (Keşke sen de oraya gidebilseydin :( )
  • Yüksek lisans ister, çünkü yüksek lisans her zaman bir adım önde başlatır insanı ( sen de ! sen de! ) Yüksek lisans yapamaz, ama zaten yüksek lisans falan önemli değildir, önemli olan tecrübedir. ( keşke sen de başvurmasaydın :( )
  • Karşısıına evleneceği adam/kadın çıkmaz. E o zaten evlenmeyi istemezdir çünkü en güzeli bekar olmaktır, evlenip ne yapacaktır. (Kesinlikle ! ) Sonra evleneceği adamla/kadınla tanışır, evlenir; çünkü hayat böyledir, her şey çok ani olmuştur o da çok istememiştir ama şimdi çoook mutludur. ( sen hala bekar mısın? )
  • En yüksek not ortalaması onundur, çünkü not ortalamaları mezunları birbirinden ayıran en önemli ölçüttür. ( çalış çalış çok çalış! ) Hayır, not ortalaması düşük mü geldi, kim bakar ki mezun olduktan sonra ortalamaya ( e sen niye kastın ki annem?)
  • Annesiyle arkadaş gibidir, çünkü herkes annesiyle arkadaş gibi olmalıdır ve bu çok eğlencelidir. ( seninki biraz soğuk mu ne?) Annesiyle arası kötüdür, zaten anneyle yüz göz olmanın anlamı yoktur. (senin de mesafe koymanın zamanı geldi.)
  • İşinde az para verirler, ama zaten sevdiği işi yapıyordur ve paranın bir önemi yoktur. (çok para kazanmayı boşver sen de evet.) İşinde çok para kazanır, zaten parasız çalışılmazdır. (daha çok kazanmalısın.)
  • En güzel saça, en ideal kiloya ve en havalı kıyafetlere o sahiptir.
  • En güzel hobiler onundur.
  • En iyi öğrenci, en iyi evlat, en iyi sevgili, en iyi arkadaş odur
  • En iyi arkadaşa, en iyi sevgiliye, en iyi aileye ve en iyi hocalara da o sahiptir.
  • En güzel her şey onundur
  • Ve sen neyi önemli görürsen gör, hayattaki en önemli şeyler onun önemli gördükleridir.

Örnekleri fazlalaştırabilirdim. Ama kalsın şimdilik böyle. Hiiç boşuna direnmeyin. Hata yapmasını da beklemeyin. Her zaman 1-0 yeniksiniz siz. Berabere olma şansınız belki olur; ama önüne geçmek… ı-ıh, denemeyin derim ben.

Siz, izleyin sadece, eğlenin.

Biz de mükemmel bir şekilde mükemmel olamayışınıza kadeh kaldıralım…

Mükemmel öpücükler.