10 Nisan 2010 Cumartesi

bence kaşınıyorum.

güzel bi yer burası.
değişik insanlar var. değişik yerler... ve ne kadar haşır neşir oluyosanız bu değişik kişi ve yerlerle öyle de değişik şeyler görüyosunuz işte.

sürekli bi arayış içindeyim ben. ne yapsam diye. senelerdir. ergenim hala. 21 yaşındayım ve liseden beri ne kendime "of bi hobim bile yok" demekten yoruldum ne de "neden böyleyim" diye sormaktan.

gitar falan aldım. durur hala kapının arkasında. "süt içtim dilim yandı amanın ammanın" cümlesini müziğiyle çaldım. gitarımla en büyük başarım budur. ötesine geçemedim.

web tasarımı kursuna gitmiştim bi ara da. onunla ilgili bi başarı düşündüm ama yokmuş. sertifikam var ama.

böyle abik gubik şeyler yaptım ben zamanında. yine olsa yine yaparım. kung fu yapmak için eşofmanlarımı çantama koyup beşiktaşa da giderim mesela. gittim de.

ispanyadayım. (of bunu demek çok havalı oluyo). istanbula dönücem. dönücem ama "istanbula dönünce napıcam?"ın hesaplarını yapıyorum.

bi arkadaşım kung fu yu anlattı. ağzım açık dinledim. hayran oldum ya. akabinde bişeyler yapmak istedim tabi. ilk olarak yaptığım şey bacaklarımı açmaya çabalamak oldu. yapamadım tabi. ama bi kaç hareket yapmaya çalıştım. bi havalara girdim falan. "bi sporla uğraşıcam galiba ha gayret" dedim kendi kendime. ve kararımı verdim : evet, ben kung fu yapıcaktım. yahu anlamadınız mı? ben onun için doğmuştum işte.

bi belgesel izledim onunla ilgili. bikaç yazı okudum. "ceki çen" le bi gönül bağı kurdum böyle içten içe. uf işte beni görse ne hoşuna gider falan diyorum. "biraz kung fu çalışmalıyım" havalarına giriyorum ara ara... çalışıyorum da. "kaç saniye oldu? biraz arttırdım galiba" diye kendimle bi yarış halindeyim. o kadar gaza gelmişim ki o dönemde, fonda hep kafamın içinde çalan raki müziği var yani. abartmayı da pek severim.

matrixteki "ay nov kung fu" repliğini de kendi kendime bikaç kez tekrar ettikten sonra hazırım işte. istanbula dönücem... ve eksik kalan yanımı tamamlıcam. neyle ? kung fu.

harika.

Beşiktaştayım. çantamda eşofmanlarım. kardeşim ve bi arkadaşım benimle. heyecanlıyız. ben hevesli.

salona girdik. haaayt huuyt bi sesler. hocam olacak arkadaşım giyinmiş kuşaklı falan orada. o giydiği kıyafetle birlikte ciddiyet de vermişler ona. hani o kıyafeti giydiğin zaman yüz ifadenin sert olması gerekiyo gibi kuralın var olabileceğini düşündüm. neyse. emriyle gittim giyindim. "emriyle" nin altını çizmek istiyorum.

benden başka bi kız daha var. 2 kişiyiz. heves gitti bende zaten. kız da çok ciddi hee. kung fuya inanmış yani. benden daha çok havasına girmiş. bakışları bile " ay nov kung fu" diyo. neyse.

arkadaşım ne biliyosa göstericek tabi. öğrenmiş yani. biliyo. hoca o orada. hoca yani. kızabilme hakkına sahip.
koşmaya falan başladık. ben atlı karıncada hani annelerinin tarafına gelince el sallayan çocuklar vardır ya, onlar gibiyim. kardeşim ve arkadaşımın olduğu yere her geldiğimde el sallıyorum onlara. bi yandan da koşuyorum. (ciddiyet lazım bazı şeyler için. belki ondan kaybettim hep. bende eksik olan tek şey, ciddiyet. neyse.)

sonra böyle bikaç hareket gösteriyo. ben çoğunu yapamıyorum tabi. "peliin fotooraf fotooraaf" diye gizli gizli peline işaret ediyorum. hareketleri yapıp aynı zamanda poz vermek kolay değil azizim.

yoruldum diyorum arkadaşıma, yapamıyorum diyorum. zorlamaya çalışıyo biraz. çünkü yanımdaki o kız var ya "ay nov kung fu"cu. o böyle, o hareketleri bi yapıyo ama böyle aynaya bakarken gözlerini kısıyo falan. kesik bakışlar fırlatıyo. harfi harfine yapıyo yani. o çok ciddi ya. ruhen o ceki çenle yani. ben de böyle biraz havaya gireyim diyorum ama olmuyo.
ben hala poz derdinde.





velhasıl ben sonuna kadar dayanamıyorum dersin. arkadaşıma da tafrayı basıp çıkıyorum.

şu fotoğrafsa ancak bir cansız mankenle bir hayal olarak kalıyor tabii ki.




sonra düşünüyorum da o kung fu salonunda yaşadığım en güzel şey soyunma odasında çingene bi kadınla olan sohbetimdi.

var mı bakim senin kısmetin dedi. yok dedim. inşallah olsun gönlüne göre yakışıklı bir delikanlı dedi.

bu.

kung fu da bana göre değilmiş deyip arayışlarıma devam etmeye başlıyorum ben.
ama aslında kendimin hiçbi yere uygun olmadığını biliyorum.
çaktırmıyorum.

bunları yapan insanları da bi yanımdan hep kıskanıyorum.

belki bi gün ben de bi "şey" yaparım diyorum.
umut deyip, kemana dokunuyorum.

çaldım mı ne ?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder