6 Ekim 2010 Çarşamba

Havadan değil tabiatım böyle.

Dışarıda yağmur yok ama hava oyun oynuyor, şimdi yağıcak yok yok şaka yaptım yağmıcak diye.

işte böyle havalarda agresif oluyorum ben.

Bakıyorum da, başlığa bak " ben istanbulda" .. aman ne büyük marifet. değil efendim. her gün istanbula işin düştüğünde hiç de sevimli bi yer değil burası. sıkıldım. böyle hani sinirlenip birine bağırırsın da kavga edip rahatlarsın ya, öyle hissediyorum istanbula karşı. böyle karşısına geçip damarlarım çıkana kadar - ki bu zamana kadar o hale geldim mi bilmiyorum- car car kavga etmek istiyorum istanbulla.

neyin kavgası demeyin. sevgililerinizle, ailenizle nedensiz kavgalarınızı hatırlayın. öyle bi şey bu.

haftada iki gün dersim 9 da. 9 daki dersim için de saat 6 da kalkıyorum. 6 buçukta -buraya dikkat- babamın servisine binip avcılara gidiyorum. neden böyle yapıyorum ? çünkü otobüsler kalabalık ve ben kalabalık otobüslerde fenalık geçirme huyu edindim. peki sabahın köründe 7 de metrobüs durağına gidip ne yapıyorum? en az 20 dakika metrobüs gelse de içine en kibar ben binsem diye bekliyorum. çünkü oturabilmek için, kollarını iki yana açıp itişip kakışan, insan vasfından tamamen çıkıp hayvana dönüşen insanları görüyor, onlar gibi görünmek istemiyorum ve bunun için de en az 20 dakikamı veriyorum. İnsanlık için 20 dakika diye düşünün, değer. He ama, olur da beni de bir gün o halde görecek olursanız cevabım da hazır :"sistem böyle işliyor." 8 buçukta okuluma varıp kaçmış olan iştahımla ilk derse giriyor ve yarı hülyalı yarı gerçek bir ders işliyorum. Erken kalkmak insanı zinde tutar kadar saçma sapan, gerçek dışı bir laf görmedim ben.


Bu ara, mutsuzluk nöbetleri içinde buluyorum kendimi çoğu zaman. Eğer son sınıfa gelmiş ve hala ne yapacağını bilemeyen birileri varsa -özür dileyerek- bundan garip bi şekilde mutlu oluyorum. eğer varsa içinizde böyleleri gelin gelecekte neler yapmayı bilmediğimizi konuşalım. ciddiyim. insanların neler başardıklarını ve başarıyor olduklarını birbirimize örnek gösterip, imrenip hiçbir sonuca varamayalım. bunu istiyorum sanırım.

ve istanbuldan kurtulmak istiyorum bu ara en çok. hayır ben ne kadar kurtulmak istiyosam, inat gibi, o da kalmam için türlü türlü sebepler sunuyo bana. başka bi şehir göz kırpsa bi, kollarına atıcam kendimi.

sonra insanlar... sevdiklerim hariç tüm insanların kahkahaları, kıkırdamaları hatta konuşmaları bile tahammül edilemez gelmekte artık.

hiç sevmediğim blog yazıları gibi oldu bu.


hava yağmurlu.

ben böyle havalarda da agresif olurum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder