24 Temmuz 2010 Cumartesi

Veni, vidi, beğendim.

İkiz olmanın güzel yanlarından biri de, kardeşinizin sizinle aynı yaşta olmasıdır. Evet. Böylece, kardeşinizin arkadaşlarıyla siz de arkadaş olabilirsiniz, çünkü onlar da genellikle sizinle aynı yaştadırlar.

Bu çok ilginç bilginin arkasından, Pelin'in okuldan arkadaşlarıyla Bartın'a gittiğimi söyleyeyim o halde.

1Bartınguncesi

7 gün. Tam 7 gün kaldık Bartın'da. Birce var, Pelin'in arkadaşı. Pelin'i "Ulus'ta kocaman evimiz var bizim" diyerek ikna etmiş. Evet. Pelin, evin büyüklüğü konusunda Birce ısrar edince teklifi kabul ettiğini saklamıyor.

6 kişi Ulus'ta kaldık biz. Bartın'a uzaklığı 45 dk falan. Eğer bir yere gitmek istiyosak öncelikle 45 dk yı gözden çıkarmak gerekiyo yani. Tabi İstanbul'un dışında oturan benin, bunu hiç yadırgamayacağını herkes tahmin edebilir.

Biz otobüse bindik hepimiz, gidiyoruz. Vardık Bartın'a. F.D, Bartın'a vardığımızda, yeşilliklerin içinde yerleşim yerlerini görüp şu yorumu yaptı: "Ne ilginç böyle yerlerin de bir şehir olması. İnsanlar yaşıyo yani burda, biz böyle yerlere piknik yapmaya gidiyoruz". Ve Bartın zihinlerimize böyle kazındı. İlk gidilen yerler her zaman biraz daha uzak gelir ya hani. Heh işte bize de öyle oldu. Birce'ye "gelmedik mi daha" diye soran ana sınıfı çocuklarıydık biz. Birce de bizi oyalamak için "5dk kaldı, geldik" diyen anne idi.

Ama gelmiştik. Gerçekten kocaman olan evlerine bir güzel yerleştik. Planları yaptık, sırasıyla Eldeş köyü, Amasra, İnkumu, Safranbolu 'ya gidecek, vaktimiz olursa da tekrar gittiğimiz yerlere gidecektik. Böyle.

İlk günü, Eldeş köyüne çıktık. Birce'nin annesinin köyü, yabancı yer değil. Çok yürüdük, dağ tepe aştık ama gerçekten çok güzel bir köye vardık. Çimenleri gören P.G, "Bu çimenleri kim biçiyo yaaa ? " sorusuyla hepimizi şaşırtırken, ardından "çim biçme makinesiyle köylüler biçiyodur herhalde" diyerek kendi sorusuna kendi yanıt vermiş oldu. Fakat P.G bilmiyordu ki orası bir köydü ve hayvanlar çim yerdi. Ve bizler, gülüşmelerle "Otlatmak" fiilini lügatına kazandırmış olduk P.G'nin. Köyde tanıştığım 4 yaşındaki Hüseyin de P.G'ye gülerdi zira "İnekler kız mı, erkek mi Hüseyin? " sorusuna, "İneklee erkek oluu mu hiiç kömüşlee erkektii." diyen bir çocuktu o. sevdim onu. Timsah taklidi bile yaptırdım ona.



Amasra'ya gittik hemen ertesi gün. Güzel yer azizim, güzel yer de... Pek sıcak. Denize girilebiliyor, her ne kadar kalabalık da olsa, geziliyor, tekne gezisi yapılabiliyor... Hatta dövme bile yapılabiliyor. Öyle ki, şu an sırtımda renkleri atmış 2 tane kuş süzülmekte. Aniden karar verdik üçümüz, üç kişi. B.U, "Siz bence gazla çalışıyosunuz" derken o kadar haklıydı ki... Hepimiz mutluyduk ama dövmelerimizle. L.Z'nin yıldız yaptıracak olan S.Ö'ye yardım etmek adına dövmeci çocuğa, "yıldızın bir kıvamı var ama..." diye verdiği gözdağı ise, unutulmayanlar arasında.


Yollar uzundu aslında ama bir şekilde geçiyordu hep."Goççum benim goççum benim al yanaklı goççum benim" şarkısını ezberlediğimde Amasra'ya varmıştık mesela. Şöyle de devam ediyor bu şarkı "Goççum benim goççum benim bal dudaklı goççum benim." Gerçekten etkileyiciydi.

Aaa sahi, Amasra plajında güneşlenirken, annemle babamın da Amasra plajına gelip bize "sürpriz" yaptıklarını söylemeden edemeyeceğim. Ve itiraf etmeliyim, sürprizlere bayılmam. Neyse ki, İnkumu'ndan yerlerini ayırtmışlardı.

İnkumu da güzel yerdi. Denizi bir buçuk metreden fazla olan dalgalarla şenleniyodu. Biz de içinde 5 kız, dalgalardan kah kaçıyor, kah dalgaların içine giriyor, kah dalgaların altında kalarak eğleniyoduk. Bi şey diyeyim mi, dalgalı deniz daha güzel. Aldanmayın beyaz kumlu çarşaf gibi denizlere, en güzel deniz sahiden de Karadeniz'de. Kafiyeler istemeden oldu.


Bi gün evde oturup yaprak sardık, pasta, börek falan yaptık, yedik. Bir diğer gün de mangal yaptık. Bu da kanıtı :


Ben mesela köfteyi yaptım. "Karabiber koyayım mı ?" soruma, S.Ö "Bas" diye yanıt vermeseydi belki daha kolay yenebilirdi köftem. Yedikten sonra herkesin genizleri açılmıştı ve hepimiz daha rahat nefes alıyorduk. Yine de yarı-közde kahveyi içtikten sonra hepimiz mutluyduk. (B.U, "közde olmayacak bu kahveler" deyip onları ocakta pişirmeseydi közde kahve olacaktı onlar)



Safranbolu'ya gittik ve de... Safranbolu'nun en sevdiğim yerinin evlerinin değil de çarşısı olduğunu kimseye söylemiyorum. O yüzden Safranbolu'yla ilgili pek bir şey diyemeyeceğim. Ah bi de , safranlı lokum güzel. eheh.


Bence tatil için yeterince keyifli bi yer Bartın. Hem deniz var, hem doğa . Ve ben bu cümlelerimle Bartın'ın turizm elçiliğine ilk sıradan aday olmalıyım. A Birce var sahi, ilk sırada o var. 5 kişiyi muhteşem bi şekilde ağırlayan, her seferinde "Ulus güzel yer ama di mi?" diyerek parlayan gözleriyle onay bekleyen ve bizim unutamayacağımız bi tatil yaşamamıza vesile olan kız.

Birce,
Ulus güzel yer ve bizi kusursuz bi şekilde ağırladın.



Ama İstanbul,
Sen daha güzelsin.


Hepinizi öperim.
Son olarak sizlere arkadaşım eşekle veda etmek istiyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder